sıkı sıkı - Turco Inglés Diccionario

sıkı sıkı

Significados de "sıkı sıkı" en diccionario inglés turco : 5 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
sıkı sıkı tightly adv.
Their stories are tightly intertwined.
Hikayeleri birbirine sıkı sıkıya bağlı.

More Sentences
General
sıkı sıkı closely adv.
They are closely bound up with one another.
Birbirlerine sıkı sıkıya bağlıdırlar.

More Sentences
sıkı sıkı firmly adv.
On the wider definition, we must examine our prejudice and our firmly held beliefs.
Daha geniş bir tanımla ön yargılarımızı ve sıkı sıkıya bağlı olduğumuz inançlarımızı gözden geçirmeliyiz.

More Sentences
sıkı sıkı tight adj.
sıkı sıkı up adv.

Significados de "sıkı sıkı" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
eli sıkı stingy adj.
I know that Tom is stingy.
Tom'un eli sıkı biri olduğunu biliyorum.

More Sentences
sıkı strict adj.
She became a strict vegan after watching the documentary.
Belgeseli izledikten sonra sıkı bir vegan oldu.

More Sentences
sıkı stringent adj.
It is all very well to speak of stringent controls, but you cannot guard against human failure.
Sıkı kontrollerden bahsetmek çok güzel, ancak insan hatalarına karşı koruma sağlayamazsınız.

More Sentences
sıkı firm adj.
I believe that it is really this firm dialogue which could lead to a solution to the issue.
Soruna çözüm getirebilecek olanın gerçekten de bu sıkı diyalog olduğuna inanıyorum.

More Sentences
sıkı tight adj.
The company keeps tight control over its finances.
Şirket mali durumunu sıkı kontrol altında tutuyor.

More Sentences
General
sıkı çalışma hard work n.
We are your peers and we know how much hard work you did and we congratulate you both on that work.
Biz sizin akranlarınızız ve ne kadar sıkı çalıştığınızı biliyoruz ve bu çalışmanızdan dolayı ikinizi de tebrik ediyoruz.

More Sentences
sıkı tutma holding tight n.
Hold tight.
Sıkı tutun.

More Sentences
sıkı kontrol strict control n.
However, the strict control procedures will have to continue.
Ancak sıkı kontrol prosedürlerinin devam etmesi gerekecek.

More Sentences
sıkı önlem crackdown n.
The police began a crackdown on illegal parking.
Polis, yasadışı parkta sıkı önlem almaya başladı.

More Sentences
sıkı önlemler stringent measures n.
This particular commitment comes in two stages, one by 2005 and one with even more stringent measures by 2010.
Bu taahhüt, biri 2005 yılına kadar, diğeri ise 2010 yılına kadar daha sıkı önlemler içeren iki aşamadan oluşmaktadır.

More Sentences
sıkı dostlar fast friends n.
The two women became fast friends and eventually decided to write the book together.
İki kadın sıkı dost oldular ve sonunda kitabı birlikte yazmaya karar verdiler.

More Sentences
sıkı durmak sit tight v.
Sit tight.
Sıkı durun.

More Sentences
sıkı tutmak hang on v.
Hang on tight.
Sıkı tutun.

More Sentences
sıkı çalışmak work hard v.
The Commission has met its commitment to work hard on improving its administrative and control practices.
Komisyon, idari ve kontrol uygulamalarını iyileştirmek için sıkı çalışma taahhüdünü yerine getirmiştir.

More Sentences
sıkı giyinmek dress warmly v.
Dress warmly!
Sıkı giyin!

More Sentences
sıkı ağızlı secretive adj.
Tom was always secretive.
Tom hep sıkı ağızlıydı.

More Sentences
ağzı sıkı secretive adj.
Tom seems secretive.
Tom ağzı sıkı görünüyor.

More Sentences
ağzı sıkı discreet adj.
Tom is discreet.
Tom ağzı sıkıdır.

More Sentences
eli sıkı tight adj.
My hands are tight.
Benim ellerim sıkıdır.

More Sentences
sıkı rigorous adj.
Our company has taken rigorous safety measures against occupational accidents.
Şirketimiz iş kazalarına karşı sıkı güvenlik önlemleri almıştır.

More Sentences
sıkı close adj.
Hold me closer, Tom.
Bana daha sıkı sarıl Tom.

More Sentences
sıkı stiff adj.
Thus, they have to face stiff competition for marketing their products.
Bu nedenle ürünlerini pazarlamak için sıkı bir rekabetle karşı karşıya kalmak zorundalar.

More Sentences
daha sıkı tighter adj.
For first reading, I proposed a tighter timetable for the installation of black boxes and transponders onboard vessels.
İlk okuma için, gemilere kara kutuların ve transponderlerin yerleştirilmesi için daha sıkı bir takvim önerdim.

More Sentences
yeterince sıkı hard enough adj.
If you're not sweating when you do cardio, then you're not doing it hard enough.
Eğer kardiyo yaparken terlemiyorsanız, yeterince sıkı yapmıyorsunuz demektir.

More Sentences
sıkı hard adj.
We Greens have campaigned hard for this.
Biz Yeşiller bunun için sıkı bir kampanya yürüttük.

More Sentences
ağzı sıkı reserved adj.
Tom is quite reserved, isn't he?
Tom oldukça ağzı sıkı, değil mi?

More Sentences
sıkı tight adj.
The jar lid is so tight that I can't open it.
Kavanozun kapağı o kadar sıkı ki açamıyorum.

More Sentences
çok sıkı very tight adj.
In compromise Amendment No 31 this has been done, although I still find the requirements very tight.
Her ne kadar gereklilikleri hala çok sıkı bulsam da, 31 No'lu uzlaşma Değişikliğinde bu yapılmıştır.

More Sentences
ağzı sıkı tight-lipped adj.
The Committee itself is keeping tight-lipped.
Komite'nin kendisi de ağzını sıkı tutuyor.

More Sentences
sıkı tight adj.
The ballerina twisted her hair into a tight bun.
Balerin kız saçını sıkı bir topuz yaptı.

More Sentences
sıkı rigid adj.
We need rigid controls and, perhaps, financial sanctions to deal with the black sheep.
Kara koyunlarla başa çıkmak için sıkı kontrollere ve belki de mali yaptırımlara ihtiyacımız var.

More Sentences
sıkı sıkıya kenetlenmiş close-knit adj.
The residents of the small town formed a close-knit community.
Küçük kasabanın sakinleri, birbirlerine sıkı sıkıya kenetlenmiş bir topluluk oluşturmuştu.

More Sentences
sıkı keen adj.
There was keen competition between the two companies.
İki şirket arasında sıkı bir rekabet vardı.

More Sentences
dolgun ve sıkı pert adj.
The fitness model's pert bottom was admired by many of her fans.
Fitness modelinin dolgun ve sıkı kalçalarını birçok hayranı beğeniyordu.

More Sentences
sıkı sıkıya rigidly adv.
Ensuing Commission proposals have adhered rigidly to this roughly sketched-out agenda.
Komisyon'un sonraki teklifleri, kabataslak çizilen bu gündeme sıkı sıkıya bağlı kalmıştır.

More Sentences
sıkı sıkıya strictly adv.
We have to adhere strictly to the Helsinki conclusions, which state that this is not a condition.
Bunun bir koşul olmadığını belirten Helsinki kararlarına sıkı sıkıya bağlı kalmalıyız.

More Sentences
sıkı bir şekilde strictly adv.
We should only sign this agreement on condition that these rights will be respected strictly.
Bu anlaşmayı ancak bu haklara sıkı bir şekilde riayet edilmesi koşuluyla imzalamalıyız.

More Sentences
sıkı bir şekilde firmly adv.
These too are all firmly on the agenda.
Bunların hepsi de sıkı bir şekilde gündemdedir.

More Sentences
Common Usage
sıkı sıkı tutmak grasp v.
(fikir) sıkı sıkıya bağlı olmak hug v.
sıkı ilişki kurmak affiliate v.
sıkı fıkı intimate adj.
sıkı sıkı sarılmış tenacious adj.
General
sıkı disiplin iron discipline n.
cambazların üzerinde yürüdüğü sıkı gerilmiş ip tightrope n.
sıkı pazarlık yapan kimse higgler n.
fazla sıkı olmama permissiveness n.
sıkı yönetim taraftarı authoritarian n.
sıkı disiplin discipline n.
sıkı tutma purchase n.
sıkı sıkı sarma enlacement n.
sıkı giysi corselet n.
sıkı düzen discipline n.
sıkı tutma cinch n.
sıkı tutma clinch n.
sıkı güvenlik tighter security n.
sıkı yönetim authoritarianism n.
sıkı arama sweep n.
sıkı savunma stonewall n.
kendi görüşlerine sıkı sıkıya bağlı olan hardliner n.
sıkı sargı tourniquet n.
sıkı sıkı sarma enlacing n.
sıkı uyarı enjoinder n.
sıkı sıkı sarılma tenacity n.
sıkı tutma grip n.
ağzı sıkı olma seal n.
sıkı dostluk intimacy n.
sıkı emir enjoinder n.
sıkı rejim crash diet n.
sıkı önlemler strict measures n.
sıkı önlemler tight measures n.
sıkı düğüm tightknit n.
sıkı yumruk tightfist n.
sıkı çalışma hardwork n.
kendi fikirlerine sıkı sıkıya bağlı olan kimse opinionist n.
sıkı diyet strict diet n.
sıkı inceleme close inspection n.
sıkı inceleme strict supervision n.
sıkı inceleme close surveillance n.
sıkı ilişki close relation n.
sıkı ilişki cordial relation n.
sıkı ilişki close relationship n.
sıkı kısıtlama severe restriction n.
sıkı tutma clasp n.
sıkı kavga hard-fought battle n.
sıkı çalışma doing n.
sıkı savunma stonewalling n.
sıkı ek tight joint n.
sıkı alıştırma tight fit n.
sıkı kalçalar tight hips n.
sıkı kalça tight hips n.
sıkı kontrol tight control n.
sıkı sarılma bear hug n.
sıkı bir eleştiri a strong criticism n.
sıkı bir eleştiri a strident criticism n.
sıkı bir eleştiri a bitter criticism n.
sıkı bir eleştiri a serious criticism n.
sıkı bir eleştiri a harsh criticism n.
sıkı bir eleştiri a sharp criticism n.
sıkı bir eleştiri a severe criticism n.
sıkı bir eleştiri a trenchant criticism n.
sıkı bir eleştiri a fierce criticism n.
sıkı arkadaş close friend n.
sıkı dost close friend n.
sıkı arkadaşlar close friends n.
sıkı/katı kanun strict law n.
(futbolda) sıkı savunma yapma parking the bus n.
sıkı vardiya tight shift n.
sıkı sıkıya bağlı kalınan/olunan ilkeler cherished principles n.
sıkı takip/kovalamaca intense hunt n.
sıkı sansür strict censorship n.
sıkı fıkı dost buddy-buddy n.
eli sıkı kimse curmudgeon n.
eli sıkı kimse niggard n.
eli sıkı kimse skinflint n.
eli sıkı kimse cheapskate n.
eli sıkı kimse piker n.
eli sıkı kimse tightwad n.
eli sıkı kimse penny pincher n.
eli sıkı kimse miser n.
eli sıkı kimse scrooge n.
sıkı fıkılık conversance n.
sıkı vejeteryanlık veganism n.
ayağını sıkı basma sure-footedness n.
sıkı aile birimi tight family unit n.
sıkı işbirliği close cooperation n.
sıkı pazarlık hard bargain n.
sıkı sıkıya bağlı olma orthodoxy n.
sıkı el sıkışma firm handshake n.
sıkı tokalaşma firm handshake n.
sıkı sarılma tight hug n.
sıkı sarılış tight hug n.
sıkı cilt firm skin n.
sıkı uğraşı campaign n.
sıkı denetleyen kimse ramrod n.
sıkı kontrol yapan kimse ramrod n.
sıkı pazarlık eden kimse chafferer n.
sıkı denetim uygulama regimentation n.
eli sıkı cheeseparer n.
sıkı soruşturma narrow scrutiny n.
eli sıkı olma niggardise [obsolete] n.
eli sıkı olma niggardliness n.
eli sıkı olma niggardness n.
eli sıkı olma niggardship n.
eli sıkı olma niggardy n.
dini metinlere sıkı sıkıya bağlı kimse textman n.
cambazların üzerinde yürüdüğü sıkı gerilmiş kablo tightwire n.
sıkı çalışma turmoil [obsolete] n.
belirli bir tipe sıkı sıkıya uyum sağlama typiness n.
sıkı bağlanma anchor-hold n.
sıkı olmama unfirmness n.
sıkı olma unpermissiveness n.
takdire şayan yetenek ve sıkı çalışma ile başarılı olan kimse winner n.
sıkı kimse hard case [new zealand] n.
sıkı vücutlu kimse hardbody n.
başın üstünü, arkasını ve yanlarını örtüp çene altından bağlanan sıkı başlık helmet n.
sıkı kavrama holdfast n.
sıkı pazarlık horse trade n.
sıkı pazarlıkçı horse trader n.
sıkı pazarlık horse-trade n.
sıkı pazarlıkçı horse-trader n.
sıkı tutan şey glue n.
amaca sıkı sıkıya bağlılık obstinacy n.
standartlara sıkı sıkıya bağlı kalma rigor n.
bir yönteme sıkı sıkıya bağlı kalma rigor n.
ilkelere sıkı sıkıya bağlı kimse rigorist n.
kuralları sıkı sıkıya uygulayan kimse rigorist n.
standartlara sıkı sıkıya bağlı kalma rigour n.
bir yönteme sıkı sıkıya bağlı kalma rigour n.
kuru sıkı tabanca prop gun n.
kuru sıkı silah prop gun n.
zamanı geçmiş bir ilkeye sıkı sıkıya bağlı grup guard n.
düzenlemelere sıkı sıkıya bağlı kalanların bakış açısı officialdom n.
düzenlemelere sıkı sıkıya bağlı kalanların davranışları officialdom n.
kendi fikirlerine sıkı sıkıya bağlı olan kimse opinionatist n.
yerleşik prosedürlere sıkı sıkıya uyan kimse ritualist n.
kurumsal normlara sıkı sıkıya uyan kimse ritualist n.
sıkı karışım immixture n.
amaca sıkı sıkıya bağlı kalma özelliği commitedness n.
teknolojiyi sıkı takip eden kimse dweeb n.
sıkı yumruk doust n.
sıkı darbe doust n.
sıkı disiplin sağlayan yönetici drillmaster n.
sıkı ve yoğun talkımlı çiçeklenme fascicle n.
başı örtmek için takılan sıkı takke coif n.
eli sıkı kimse puckfist [obsolete] n.
kurallara sıkı sıkıya bağlı kimse scholastic n.
bir okulun sıkı takipçisi schoolman n.
eli sıkı kimse scrapegood n.
eli sıkı kimse scrapepenny n.
eli sıkı tip scraper n.
eli sıkı kimse scrimper n.
sıkı takipçi sectary n.
sıkı pazarlıkçı kimse shaver n.
sıkı binici pricasour n.
sıkı pazarlıkçı skinner n.
sıkı önlem strict measure n.
takkeye benzeyen yuvarlak, sıkı oturan şapka beany n.
sıkı pozisyon standfast n.
eli sıkı kimse stinkard n.
sıkı tutmak clinch v.
sıkı giyinmek bundle up v.
sıkı savunma yapmak stonewall v.
sıkı bir pazarlık sonucu birçok şey elde etmek drive a hard bargain v.
sıkı çalışmak buckle down v.
sıkı tutmak wire away v.
ağzını sıkı tutmak guard one's tongue v.
sıkı durmak hold firm v.
sıkı fıkı olmak be on intimate terms v.
sıkı tutmak get a grip v.
sıkı bir pazarlık yaparak fiyatı çok indirmek drive a hard bargain v.
sıkı fıkı olmak be on intimate terms with v.
sıkı durmak hold fast v.
koyun gibi sıkı bir halde toplanmak huddle v.
sıkı sıkıya bağlamak knit v.
sıkı tutmak grasp v.
sıkı bir gözetim altında tutmak keep a close watch on v.
sıkı pazarlık etmek haggle v.
sıkı çalışmak knuckle down v.
sıkı bir düzene sokmak (toplum/kurum vb'ni) regiment v.
sıkı pazarlık yapmak higgle v.
sıkı tutmak grip v.
sıkı ve sağlam bir biçimde birbirine bağlamak knit v.
sıkı tutmak hold tight v.
sıkı durmak hold firmly v.
çok sıkı çalışmak work one's tail off v.
sıkı sıkı bağlamak nail v.
birini sıkı bir sorguya çekmek give someone the third degree v.
sıkı tutmak control firmly v.
sıkı bir şekilde aramak scour v.
sıkı ve sağlam bir şekilde bağlanmak knit v.
sıkı çalışarak yorulmak toil v.
sıkı tutunmak hang on to v.
sıkı tutmak keep hold of v.
sıkı kurallar koymak prescribe v.
biriyle sıkı fıkı dost olmak be closely connected with v.
sıkı çalışmak work intensively v.
sıkı çalışmak study intensively v.
kendi fikirlerine sıkı sıkıya bağlı olmak be unduly attached to one's own opinions v.
sıkı pazarlık yapmak drive a hard bargain v.
sıkı bir pazarlığa girişmek drive a hard bargain v.
sıkı kapatmak close firmly v.
sıkı kapatmak close tightly v.
sıkı önlem almak take harsh measures v.
sıkı önlem almak take strict measures v.
sıkı önlem almak take drastic measures v.
sıkı önlem almak take repressive measures v.
sıkı sıkıya bağlı olmak be tight-knit v.
sıkı disiplin altında tutmak regiment v.
sıkı denetim altında tutmak keep someone under one's thumb v.
sıkı sıkıya bağlı kalmak adhere strictly v.
sıkı sıkıya bağlı kalmak hew v.
sıkı önlemler almak take stringent precautions v.
sıkı takipçisi olmak be a strict follower of something v.
sıkı dokunmak be woven tightly v.
sıkı el sıkışmak/ tokalaşmak shake hands firmly v.
sıkı ilişkileri sürdürmek retain close ties v.
sıkı bir şekilde çalışmak work hardly v.
sıkı kontrol uygulamak ramrod v.
sıkı denetim yapmak ramrod v.
ip ucunu sıkı bir bobin içine sıkıştırmak cheese v.
eli sıkı olmak niggardize v.
eli sıkı olmak niggardise v.
sıkı bağlamak thrap [dialect] v.
sıkı çalıştırarak yormak betoil v.
aralarında sıkı bağlantılar olmayan belirli sayıdaki konu üzerine aynı üslupta konuşmak veya yazmak meander v.
sıkı pazarlık yapmak horse-trade v.
sıkı çalışmak muck v.
(birini) sıkı sıkı giydirmek bundle v.
sıkı bir şekilde gözlenmek giusto v.
sıkı sıkı korumak desk v.
çok sıkı sarmak overgird v.
aşırı sıkı giydirmek overgird v.
çok sıkı bükmek overwind v.
çok sıkı sarılmak overwind v.
çok sıkı sarmak overwind v.
sıkı bir kütle haline getirmek impact v.
sıkı pozisyondan geniş veya yayılmış pozisyona getirmek fold v.
sıkı sıkı birleştirmek fold v.
daha sıkı çalışmak outwork v.
sıkı pazarlık yapmak prig [scotland] v.
çok sıkı bağlamak screw v.
çok sıkı olmak fret v.
sıkı sıkı tutmak smittle [dialect] [uk] v.
sıkı çalışmak strap [uk] v.
sıkı dense adj.
ağzı sıkı incommunicative adj.
eli sıkı tightfisted adj.
sıkı tightfisted adj.
sıkı four adj.
sıkı compact adj.
sıkı serried adj.
dar ve sıkı (giysi) tight adj.
eli sıkı closefisted adj.
ağzı sıkı cagey adj.
sıkı fine adj.
fazla ağzı sıkı close adj.
sıkı tighter adj.
sıkı narrow adj.
ağzı sıkı inexpressive adj.
ağzı sıkı reticent adj.
en sıkı tightest adj.
sıkı fıkı close adj.
ağzı sıkı tightlipped adj.
eli sıkı niggard adj.
eli sıkı near adj.
sıkı olmayan loose adj.
sıkı fıkı chummy adj.
çok sıkı rigorous adj.
sıkı yerleştirilmiş thickly settled adj.
sıkı sıkı sarılmış enlaced adj.
sıkı foursquare adj.
sıkı stingy adj.
sıkı clinging adj.
çok sıkı hard and fast adj.
sıkı kurallar koyan prescriptive adj.
sıkı severe adj.
sıkı solid adj.
eli sıkı mean adj.
sıkı strait adj.
eli sıkı spare adj.
sıkı fast adj.
ağzı sıkı closemouthed adj.
sıkı gross adj.
eli sıkı niggardly adj.
eli sıkı skinny adj.
sıkı minute adj.
sıkı thick adj.
ağzı sıkı uncommunicative adj.
sıkı fıkı on intimate terms adj.
eli sıkı parsimonious adj.
sıkı intimate adj.
sıkı ağızlı close adj.
eli sıkı pinchpenny adj.
sıkı iron adj.
eli sıkı shabby adj.
sıkı near adj.
sıkı strong adj.
sıkı unpermissive adj.
sıkı nonindulgent adj.
sıkı ağızlı close-mouthed adj.
ağzı sıkı close-lipped adj.
eli sıkı hard-fisted adj.
sıkı close-bodied adj.
sıkı close-fitting adj.
sıkı örülmüş hard-spun adj.
sıkı dövüşmüş hard-fought adj.
ağzı sıkı close-mouthed adj.
eli sıkı close-fisted adj.
eli sıkı tight-fisted adj.
ağzı sıkı olmayan not be tight-lipped adj.
sıkı concerted adj.
sıkı taut adj.
sıkı tense adj.
sıkı sıkıya bağlı tightly coupled adj.
çok sıkı tightly packed adj.
kurallara sıkı sıkıya bağlı pedant adj.
eli sıkı cheese-paring adj.
kiliseye sıkı sıkıya bağlı churchy adj.
sıkı dokunmuş woven tightly adj.
eli sıkı frugal adj.
sıkı sıkıya ilişkili closely associated with adj.
ağzı sıkı/ketum reliable adj.
ağzı sıkı close lipped adj.
sıkı air tight adj.
sıkı savunulan well-defended adj.
sıkı savunulmuş well-defended adj.
sıkı olmayan untight adj.
ağzı sıkı unforthcoming adj.
sıkı karın kaslarını gösteren abbed adj.
sıkı sıkıya bağlanmış (kemer/kapak) tightly fastened adj.
sıkı rabious adj.
ağzı sıkı cagy adj.
sıkı fıkı affinitive adj.
sıkı bir şekilde birleştirme ve pekiştirme özelliğine sahip cementatory adj.
sıkı biçimde birleşen veya pekişen cementatory adj.
sıkı champ [dialect] adj.
sıkı kontrollü regimented adj.
sıkı düzenli regimented adj.
sıkı disiplinli, sistematik gruplanmış regimented adj.
eli sıkı cheap adj.
eli sıkı narrow adj.
eli sıkı niggardish adj.
eli sıkı niggardous adj.
sıkı kavrayan tenacious adj.
sıkı yerleştirilmiş thick-sown adj.
sıkı fıkı thick adj.
sıkı thorough adj.
oldukça sıkı tightish adj.
çok sıkı tightish adj.
oldukça sıkı bir şekilde tightishly adj.
çok sıkı bir şekilde tightishly adj.
ağzı sıkı tight-mouthed adj.
sıkı biçimde organize edilmiş top-down adj.
sıkı trig adj.
sıkı sıkıya bağlanmış trussed adj.
sıkı itaat gerektiren tyrannic adj.
sıkı itaat gerektiren tyrannical adj.
birbirine sıkı sıkıya bağlı umbilical adj.
sıkı olmayan lackadaisical adj.
sıkı austere adj.
sıkı bağlanmamış unsecured adj.
sıkı olmayan unexacting adj.
sıkı olmayan unfirm adj.
sıkı unhesitating adj.
kabuğunun çok sıkı veya yapışık olması nedeniyle gelişmeyen barkbound adj.
sıkı bir düzene sokulmamış unstructured adj.
sıkı olmayan lax adj.
sıkı olmayan lax adj.
eli sıkı mean adj.
çok sıkı binding adj.
sıkı fıkı matey adj.
hava geçirmeyecek kadar sıkı windtight adj.
neredeyse hiç hava geçirmeyecek kadar sıkı windtight adj.
sıkı bir dokuya sahip woofy adj.
sıkı örülmüş hardspun adj.
altıgensel sıkı istifli hcp (hexagonal close-packed) adj.
eli sıkı miserable [scotland/australia/new zealand] adj.
sıkı molded adj.
sıkı disiplinli monastic adj.
sıkı kontrollü monastic adj.
sıkı düzenli monastic adj.
çok sıkı rhadamanthine adj.
sosyal veya hukuki bağları sıkı olmayan loosely knit adj.
sıkı giyinmiş bundled-up adj.
eli sıkı gare [scotland] adj.
yasa, kural ve geleneklere sıkı sıkıya bağlı kalan (kimse) observant adj.
sıkı rigorist adj.
eli sıkı chinche adj.
eli sıkı chinchy adj.
eli sıkı chintzy adj.
sıkı sıkı sarılmış grasping adj.
sıkı fıkı great [dialect] adj.
eli sıkı grudging adj.
gerçeklere sıkı sıkıya bağlı on the nose adj.
fikirlerine sıkı sıkıya bağlı olan opinionated [obsolete] adj.
fikirlerine sıkı sıkıya bağlı olan opinioned adj.
mantık biçim veya kurallarına sıkı sıkıya bağlı overlogical adj.
çok sıkı overrigid adj.
çok sıkı overstrict adj.
fazla sıkı overtight adj.
sıkı caked adj.
sıkı olup fazlalığı bulunmayan compact adj.
sıkı inclavated adj.
topluma sıkı sıkıya uyan lockstep adj.
sıkı district [obsolete] adj.
teknolojiyi sıkı takip eden dweebish adj.
sıkı fıkı good adj.
sıkı bir incil vurgusu içeren gospel adj.
manastır gibi sıkı disiplinli cloisteral adj.
manastır gibi sıkı disiplinli cloistral adj.
sıkı paketlenmiş close-packed adj.
sıkı paketlenmiş dry adj.
sıkı birleştirildiği halde su geçirmez olmayan (fıçı) dry adj.
eli sıkı (kimse) dry [obsolete] adj.
ağzı sıkı incommunicable adj.
sıkı context [obsolete] adj.
sıkı demetlerden oluşan fascicular adj.
sıkı bağlanmış fast adj.
sıkı fıkı fast adj.
eli sıkı fast-handed adj.
sağlam ve sıkı yerleştirilmiş intrenched adj.
sıkı intrinse [obsolete] adj.
eli sıkı penny-wise adj.
sıkı olmayan sandish adj.
eli sıkı save-all adj.
ayaklarını sıkı ve dengeli basan flatfooted adj.
sıkı bir bağlılığı bulunmayan fluid adj.
sıkı kurallar koyma eğilimi olan prescriptivist adj.
eli sıkı scarce [obsolete] adj.
eli sıkı scotch adj.
eli sıkı scraping adj.
eli sıkı screwy adj.
sıkı pazarlıkçı screwy adj.
eli sıkı scrimpit [scotland] adj.
eli sıkı scrimy adj.
ağzı sıkı secret adj.
ağzı sıkı self-restrained adj.
ağzı sıkı shut-in adj.
eli sıkı skrimp [scotland] adj.
eli sıkı snippy [dialect] adj.
ağzı sıkı snug [dialect] adj.
aşırı sıkı superfirm adj.
çok sıkı superfirm adj.
aşırı sıkı supertight adj.
çok sıkı supertight adj.
sıkı hayranlardan oluşan (grup) cult adj.
ağzı sıkı bir şekilde reservedly adv.
sıkı fıkı cheek by jowl adv.
sıkı bağlılıkla cheek by jowl adv.
ağzı sıkı bir şekilde inexpressively adv.
ağzı sıkı bir biçimde uncommunicatively adv.
ağzı sıkı bir şekilde reticently adv.
ağzı sıkı bir şekilde secretively adv.
eli sıkı bir şekilde parsimoniously adv.
sıkı olarak tightly adv.
sert/sıkı bir şekilde smartly adv.
sıkı bir şekilde rigidly adv.
sıkı sıkıya overstraitly [obsolete] adv.
sıkı demetler halinde fascicularly adv.